1 Ekim 2015 Perşembe

Sudan İzlenimlerim

Yoğun bir tempoyla şehrin önemli noktalarına kurban bağışı brandalarını asıyorduk.
Gece yarılarını
bulduğu zamanlar da oldu. Herhangi bir menfaatin olmadığı ve sadece Allah rızasının gözetildiği çalışmalar gerçekten heyecan vericiydi ve ruhu besliyordu. Günler bayrama doğru ilerlerken bizler kurban bağışı el ilanlarını ve afişlerini her yere ulaştırma çabasındaydık. Bunun meyvelerini de alıyorduk elhamdulillah. Belki o ilanları birebir görüp bizi arayanlar olmuyordu veya az oluyordu. Ancak bir bakıyorduk ki gelen telefonlar çaba harcamadığımız alanlardan geliyordu. Bizler de Hacer’in sa’yindeki çabayı yaşamıştık adeta. Su aramak için o kadar çaba sarfetti ve aradığı yerlerde bulamasa da Allah ona suyu başka yerden buldurdu. Bizler de aynen bu tecrübeyi yaşadık.
Pasaport işlemlerini hallettikten sonra Afrika yolculuğum somutlaştı ve farklı bir heyecan içimi bürüdü.
**
Yardımeli Genel Merkezi ve Şanlıurfa İlköncüler Derneği’nin Şanlıurfa’da ortaklaşa yürüttüğü kurban çalışmasının meyvesi Sudan Yetimler külliyesini görmek ve tanımak oldu. Aslında ilk beklentimiz kurbanların kesimine şahit olmak ve emanetlerin sağlam bir şekilde sahiplerine ulaştığını tespit etmek idi. Bunu başarıyla gerçekleştirdik Elhamdulillah. Ancak Sudan’da bizim için farklı olan, 5 yıl boyunca sistemli bir şekilde devam eden Yetimler Külliyesi/Darul Eytam’ı görmek oldu. Türkiyeli Müslümanların katkılarıyla inşa edilmiş, bir her türlü donanımı tamamlanmış bu külliye aslında Uluslarası Yardımeli Derneği’nin “sadece karın doyuran” bir kurum olmadığının ispatıydı. Bu da bizi gerçekten çok mutlu etti. Sudan’ın farklı bölgelerinden tespit edilip getirilen yetimler için hazırlanan bu külliye, diğer kardeş yardım kuruluşları için bir numune-i imtisaldir. Özellikle yetimlerin eğitilmesi ve hayata kazandırılması insanı son derece etkileyen bir gelişmedir. Bunun yansımaları inşallah gelecek on yıllarda görülecektir. Bu külliyenin en önemli özelliği Sudanlı yetimlerin kültürel kodlarıyla oynamamaktır. Bilinçli bir Müslüman ve Sudanlı olarak yetişiyorlar. Kuran ezberi zaten devletin kontrolündeki eğitim kurumlarında 1. ve 2. Sınıflarda ön plana alınıp çocukların Kuranla olan irtibatları sağlanmakta. Külliyede yatılı kısım da olduğu için özel tutulmuş mürebbiyeler aracılığıyla yetimlerin çocukluk döneminin başarılı geçmesi sağlanmaktadır. 

Sudan genelinde en önemli problem olan temizlik algısı da külliyede başarıyla iyileştirilmektedir. Yemekhanede kaşıkla yeme ve yemekten sonra ise elleri yıkama alışkanlığı kazandırılması yetimlerin gelişimi ve sağlığı açısından son derece önemlidir.  Çocukların temiz elbise giymeleri için mevcut bulunan yıkama makineleri ve mürebbiyelerin bunları takibi, yetimlerde elbiselerinin temizliğini önemseme bilincini geliştirmekte ve aynı zamanda banyo imkânlarıyla temizlik konusundaki gelişme yetimlerde yerleşik bir bilince dönüşmekte. Bu konunun Sudan çapındaki öneminin farkında olmanız için şunları söylemekte fayda var:  Sudan’da evvela su ve elektrik sıkıntısı mevcut hatta uzak bölgelerde yokluğu konuşuluyor. Bu gibi alt yapı sorunun çok ciddi olduğu bölgelerde temizlik ve giyim alışkanlıklarının düşük seviyede olması ve bunun bir süre sonra alışkanlığa dönüşmesi yaşanan bir vakıadır. Bundan hareketle Yetimler Külliyesi’ndeki gelişmelerin bazılar bize basit gelebilir ancak o bünyede son derece önemli gelişmeler olarak görülmektedir. Bu konuda Yetimler Külliyesi’nde hem Türkiye’li hem de Sudan’lı yöneticilerin özverili çalışmalarını görmezlikten gelmek doğru olmaz. Vazifelerini bir devlet memuru eringenliğiyle değil tam aksine dava bilinci aksiyonuyla yaptıklarına bizler şahidiz. Allah o kardeşlerimizin morallerini daima güçlü kılsın.

Yetimler Külliyesi’nde eğitim, hem Sudan resmi müfredatına göre veriliyor hem de özel müfredatlarla çocuklarının islami ve insani gelişimi daha da zenginleştiriliyor. Resmi müfredat verilerek yetimlerin diploma sahibi olup lise ve üniversite kademelerine ulaşmaları sağlanıyor ve böylece Sudan’ın geleceğine ve dolayısıyla ümmetin geleceğine çok ciddi yatırımlar yapılıyor. Kur’an ve İslami bilgiler, matematik, insan ve kavm (hayat bilgisi), resim/sanat gibi dersler yetimlerin çok yönlü gelişimine vesile oluyor. Yetimlerde bizzat müşahade ettiğimiz özellikleri, birlikte olduğumuz zaman dilimleri olan namaz vakitlerinde Külliye’nin Camisi’nde gözlemliyorduk. Sabah namazı dahil çocukların ezanı duydukları vakit müthiş bir akışla camiye doğru gittiklerini görmemiz bizi hayran bırakacak bir hayret duygusuna sürüklüyordu. Yetimlerdeki bu gözlemimiz, bizlerin kendi iç dünyasında bazı kınamalara sebep olduğunu grup arkadaşları içerisinde konuşulduğunu söyleyebilirim. Aziz İslam’ın gelenekselleşmiş bazı sahih yönlerinin varlığı bize de mesaj veriyordu. Örneğin bayram süresince teşrik tekbirlerini getirirken çocukların ciddiyetle koroya katılmaları ve böylece etkileyici bir atmosferin oluştuğuna şahit olmak Türkiye’deki bu coşkulu atmosferi yaşamadığımızı hatırlattı bizlere. Beyaz cellabiyelerini mutlaka her cuma namazında ve bayram namazlarında giymeleri de bizi etkiledi. Bu bir ciddiyetin ifadesi idi. “Ey Ademoğulları! Mescide her varışınızda ziynetlerinizi takının.” (A’raf:31) ayetinin bir anlamda pratize edildiğini görüyorduk. Yetimler Külliyesi’nde bu gibi uygulamaların sembolik gücüne şahit olduk. Yetimlerin camide namaz kılarken iftitah tekbirini ve Fatiha’daki amin’leri imamla birlikte sesli getirmeleri namazın huşusunu ve konsantrasyonu arttırıyordu. Camide namaz sonrası yetimlerle yarım yamalak da olsa Arapça ile hasbihal etmek ve onlarla eğlenmek hem bizleri hem de yetimleri çok mutlu ediyordu. Özellikle ten renklerimizin farklı olması sebebiyle iki tarafta birbirini dikkatle izliyor ve birbirimizin ellerini tutup inceliyorduk. Süreç boyunca her gün yaşanan bu durum sonucu yetimlerle aramızda bir bağlılık ve ülfet oluşmuştu. Diğer illerden gelen kardeşlerimizin yetimler için hazırladığı hediyelerin dağıtımında da mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Hediye paketlerini açma heyecanları ve çıkan elbise ve ayakkabıları kendilerine uydurma hareketlerini izlerken bizde de derin mutluluklar oluşuyordu. Çünkü biz, medya üzerinden sürekli aç kalmış, elbisesiz Afrikalıları görüyorduk. Bundan dolayı içimizde onlara karşı biriken merhamet işte o sırada kendini ortaya çıkarıyordu ve az da olsa merhametimizin pratikliğini yaşamak bizleri rahatlatıyordu.
**
Arefe günü “kurban planlama” toplantılarımızı yapmaya başladık. Grubumuz ikiye bölündü ve kurban kesilecek bölgelere dağıtıldı. Sudan Masası’nın ve Külliye yöneticilerinin özverili çalışmalarıyla işin büyük bir kısmı önceden halledilmişti. Kurbanların satın alınması, bölgelere ulaştırılması, kesecek kişilerin tespit edilmesi vs. türünden ön hazırlıklar tamamlanmıştı. Bizlere düşen ise dağıtıma ve kesim anına şahitlik etmek, kurban bağışçılarımıza ulaştırmak için görüntü ve video almaktı.  Başkent Hartum’a yakın ve uzak bölgelere (Feti ve Soba) bayramın birinci günü gittik. Sudanlı kardeşlerimizin yaşadığı içler acısı durumlara şahit olduk. Evleri topraktan ve sağlam değil. Şiddetli yağan yağmurlarda rahatlıkla zarar görecek halde. Zaten yol denilen kısım toz toprak. Elektrik ve suyun olmaması yaşama imkanlarını daha da zorlaştırmakta. Kesilen ve dağıtılan kurbanlar onlar için son derece önemli bir dağıtımdı. Bu konuda hiç şüphemiz yok.
Kurban kesimin yapıldığı uzak Feti bölgesinde Uluslarası Yardımeli Derneği’nin su kuyularına şahit olduk. Deposu olan su kuyusu diğerlerine göre daha işlevli ve fonksiyonel. Depoya yakın evlere şebeke halinde suyun dağıtılmış olması çok önemli bir gelişme. Uzakta olanlar ise eşeklerin yürüttüğü iki tekerlekli depolarla su ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Bazı bölgelere gelen sınırlı elektrik ise özel şahsa ait jeneratörler vasıtasıyla geliyordu. Tabi ücretli olarak.

Hartum’daki genel gözlemlerimizinden biri şehrin temizlik sıkıntısı yaşadığıydı. Devletin zayıflığı ilk olarak buradan belli oluyordu. Şehrin belli yerlerinde lüks yerlerin olması geneline şamil değildi ve halka bakan yönü yoktu. Bu içler acısı durumun ana sebebi sömürge toplumu olmalarıydı. Bölünmeler ve iç savaşlarla devam eden süreç halkı ve ülkeyi işte böyle açlığın sınırına getirmişti. Bu görüntüleri gördükten sonra ülke ve devlet bağımsızlığının ne demek olduğunu yeniden düşündüm. Türkiye’nin de belki bu derekeye düşmesi için yapılıyor tüm bu operasyonlar diye düşündüm.

Ümmet çapında uyanışımıza vesile olan yardım kuruluşları ve içlerinde mümtaz yeri olan Uluslarası Yardımeli Derneği varlığıyla ve aksiyonuyla ümmetin geleceğine katkılarını sürdürüyor. Yüce Rabbimizin infak emrinin ümmete açılan bir yol olarak var olması, yadsınamaz bir öneme sahip. Bu süreçte az çok demeden biriken infakların nasıl da ümmet çapında bir aksiyona/salih amele dönüştüğüne şahit olduk. 35 ülkede varlığını hissettiren Yardımeli, bu gücünü müminlerin infakından alıyor. Bu infakların devam etmesi bu açıdan gerekli.
**
Belki eksik bırakıp anlatmadığım izlenimlerim de olabilir. Ancak şunu ifade etmeliyim ki bizler gidip döndükten sonra geldiğimiz yerlerde özellikle Sudan Yetimler Külliyesi’nin gelişmesi ve devam etmesi için çalışmalar yapacağız. Gelecek kurban bayramını şimdiden iple çekiyorum…
Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Mustafa Tosun
Şanlıurfa Yardımeli Temsilcisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder






Öne Çıkan Yayın

RAB NE DEMEKTİR? MUSA PEYGAMBER CEVAPLIYOR:

__ Kimmiş bakayım sizin Rabbiniz ey Musa? __ Bizim Rabbimiz her şeyin YARATIŞINI (helqehu) takdir edip, sonra da yaratılış AMACINA (heda) y...